Blog

PARİS’İN YARGISI “THE JUDGEMENT OF PARIS” – WTEWAEL

Yunan Mitolojisi’ndeki önemli olaylarından Truva Savaşı’nın zeminini hazırlayan Paris’in yargısı, sanat tarihinde birçok ünlü esere konu olmuştur.

Yunan kahramanlarından biri olan Peleus ve Deniz Tanrıçası olan Thetis’in (ki bu çiftin oğlu Akhilleus sonradan Truva Savaşı’nın kahramanlarından bir olacaktır) düğününde Olimposlu tanrılar bir araya gelirler. Düğün sırasında düğüne davet edilmemiş olan çekişme ve nifak tanrıçası Eris, ortaya bir altın elma atar. Altın elmanın üzerinde “En Güzele” yazmaktadır. Bunun üzerine tanrıçalardan üçü elmaya sahip olmak için talip olurlar. Bunlardan biri Zeus’un* eşi ve baştanrıça Hera’dır*. Bir diğeri savaş ve bilgelik tanrıçası Athena*; üçüncüsü ise aşk tanrıçası Aphrodite’dir*. Elmayı hangi tanrıçanın alacağına karar verilemez ve Zeus sorumluluğu kendi üzerine almamak adına dürüstlüğü ve adaleti ile bilinen Truva Kralı’nın oğlu Paris’in bu kararı vermesini ister.

Bunun üzerine altın elma haberci tanrı Hermes* ile Paris’e ulaştırılır. Paris’in babası, Truva Kralı Priamos, bir kehanette oğlunun Truva’nın çöküşüne sebep olacağını öğrenmiş, ve onu öldürülmesi için saraydan uzaklaştırtmıştır. Fakat Paris sonradan çobanlar tarafından bulunup yetiştirilmiştir. Dolayısıyla Hermes ona geldiğinde sürülerini otlatmakta olan bir çoban görünümündedir.

Hermes altın elmayı Paris’e sunduktan sonra tanrıçalar Paris’in karşısına çıkar, birer birer soyunurlar ve güzelliklerini Paris’e sergilerler. Aynı zamanda kazanabilmek için Paris’e rüşvet teklif etmekten de çekinmezler. Hera, Paris’e Avrupa ve Asya’nın hakimiyetini vereceğini söylerken, Athena, savaş yetenekleri ve bilgelik sunacağını açıklar. Aphrodite ise Paris’e dünyanın en güzel kadınının aşkını vereceğini belirtir. Şehvetin galip gelmesi ile Paris, Aphrodite’nin vaadine kanar ve onu “en güzel” seçerek elmayı kendisine verir.

Aphrodite’nin Paris’e hediyesi olan aşk, dünyanın en güzeli sayılan Helene’nin aşkıdır. Helene aslında Sparta Kralı Menelaos ile evlidir, fakat Aphrodite’nin Helene’yi Paris’e aşık etmesi hiç zor olmaz. Daha sonra Sparta’ya gidip Helene’yi kaçırarak Truva’daki krallığına getiren Paris, Spartalılar ve Truvalılar arasında uzun sürecek büyük bir savaşın başlamasına sebep olacaktır.

Wtewael’in eseri hikayenin iki kısmını bir arada anlatan ayrıntılı bir görselliğe sahiptir. Eserin sağ tarafında düğün sırasında Eris’in yukarıdan uçarak elindeki altın elmayla davet masası üzerinde belirdiği ve tüm konuların ona baktığı görülür.

Eserin odak noktasında ise hikayenin en can alıcı kısmı olan Paris’in yargısı vardır. Bir ağacın önünde oturan Paris, başında çobanlığını vurgulayan şapkası, elindeki asası ve ayak ucundaki çoban köpeği ile dikkat çeker. Çevresini sarmış olan keçi ve koyunlar otlattığı sürüye işaret eder. Paris’in öne doğru uzanıp elindeki altın elmayı hemen yanıbaşında duran Aphrodite’ye verdiği ve kararını açıkladığı görülür. Paris’in gerisinde elmayı Paris’e ulaştıran Hermes görülür. Başındaki kanatlı şapkası ve elindeki yılanlı asası Hermes’in tipik sembollerindendir.

Paris ve Hermes’in çevresini saran tanrıçaların çıplak vücutlarını Paris’e sergiledikleri görülür. Tanrıçaların her biri taşıdıkları sembollerle ayırt edilebilir. Aphrodite elmayı alan kişi oluşu ve yanıbaşındaki elinde oku ve yayı ile görülen aşk tanrısı, oğlu Eros ile kolayca tanınır. Aphrodite’nin üzerinde havada süzülen kanatlı bebekler tanrıçanın zaferini kutlamakta ve başına bir zafer tacı yerleştirmek üzeredirler.

Paris’in diğer yanında görülen tanrıça ise Athena’dır. Normal koşullarda savaş zırhı ve elinde mızarağı ve kalkanı ile resmedilen Athena, burada zırhlarından arınmıştır, fakat kalkanı ve mızrağını elinde tutmaktadır ve başındaki tolgası ile savaşçı kimliğini hala ortaya koymaktadır. Athena’nın bilgeliğinin simgesi olan baykuş, hemen üst çaprazında uçarken görülür.

Resmin sol kısmında yer alan Hera seyirciye dönük, onunla temas kuran tek figür olarak dikkati çeker. Seyirciye bakışı ve el hareketleri karara itiraz ettiğini gösterircesine yönlenmiştir. Hera’nın kimliği ise arkasındaki ağacın dalına konmuş olan tavuskuşu ile ortaya çıkar (bknz. Juno Merkür’den Argos’un Gözlerini Alıyor “Juno Receiving the Eyes of Argus from Mercury” – Goltzius).

Eseri türlü figürlerle süslemekten keyif alan Wtewael, sağ ön köşede akan ufak bir nehir resmetmiş ve bir nehir tanrısını sırtını seyirciye dönmüş olarak betimlemiştir. Nehir tanrıları genel olarak çıplak yaşlı adamlarla temsil edilir ve yanlarında içinden su akıtan testiler ve kürekler taşırken gösterilirler.

Wtewael sanatsal yeteneğini kanıtlamak için eşsiz bir fırsat olarak gördüğü bu konuda özenle betimlenmiş figürler ortaya koyar. Özellikle üç tanrıçanın farklı açılardan görünen çıplak vücutları ressamın nü kadın çalışmalarını incelikli biçimde seyirciye sunma yöntemidir. Felemek Barok’unun zengin görünümlü doğasından da faydalanan ressam, eserin her noktasında çiçekler, ağaçlar, deniz kabukları, hayvanlar gibi çeşitli ögeler kullanrak eserin bütününe hakim ihtişamı renkli ve ayrıntılı bir görsellikle oluşturmayı başarmıştır.

Konum: Ulusal Galeri “National Gallery”, Londra
Tarih: 1615
Dönem: Barok
Alt Grup: Felemenk Barok “Dutch Baroque”

Notlar:
* Bahsi geçen Yunan Tanrıları’nın Roma Mitolojisi’ndeki karşılıkları:
Zeus – Jüpiter
Hera – Juno
Athena – Minerva
Aphrodite – Venüs
Hermes – Merkür
Eros – Cupid

Leave a comment

Your email address will not be published.

You may use these HTML tags and attributes:

<a href="" title=""><abbr title=""><acronym title=""><b><blockquote cite=""><cite><code><del datetime=""><em><i><q cite=""><strike><strong> 

error: Icerik kopyalanamaz!