Blog

ATALA’NIN CENAZESİ “THE FUNERAL OF ATALA” – GIRODET

Anne-Louis Girodet de Roussy-Trioson’un (kısaca “Girodet”) eseri konusunu Fransiz yazar Chateaubriand’ın Atala isimli hikayesinden alır. 17. Yüzyıl ilkel Amerikasında geçen hikaye Amerikan yerlisi Chactas ile yarı-yerli İspanyol Hristiyanı Atala’nın trajik aşkını işler.

Natchez yerlisi Chactas düşman kabile Muscogee’lerin eline düşer ve ölüme mahkum edilir. Bu süreçte, Muscogeeler’in reisi Simagan’ın kızı Atala ve Chactas arasında bir aşk başlar. Atala aşkına teslim olur ve tutsak olarak tutulan Chactas’ı hapisten kurtarır ve birlikte kaçarlar. Kaçak aşıkları münzevi bir Hristiyan din adami olan Peder Aubry mağarasına kabul eder ve onlara sığınak olur. Fakat aşıkların aşklarını yaşamalarına ve evlenmelerine engel olan önemli bir durum vardır: bir Hristiyan olan Atala’nın kendini dinine adamış ve bekaret yemini etmiş olması. Atala annesine verdiği kendini dinine adama sözü ile aşkı arasında kalmıştır. Chactas’ın evlenebilmeleri için Hristiyan olmayı kabul etmesine rağmen verdiği bekaret sözüne karşı gelemeyen Atala sonunda zehir içerek intihar eder.

Girodet tablosunda Atala’nın cenazesini betimlemeyi tercih etmiştir. Chactas ve Peder Aubry, bir mağaranın içinde kazılmış mezara Atala’nın bedenini yerleştirmek üzere taşırken resmedilmişlerdir. Beyaz kumaşlarla sarılı, saflığı ve bekareti vurgulanmış Atala’nın soluk tenli bedeni eserin odak noktasında yer alır. Atala’nın huzur bulmuş görünen yüzü ve vücudunun mezara indirilişi özellikle Hristiyanlik’tan klasik sahneleri cağrıştırır (bknz. İsa’nın Mezara Konulması “The Entombment of Christ” – Caravaggio ve Pietà – Giovanni Bellini). Atala’nın inancını vurgulamak adına kavuşturulmuş kolları arasına da bir haç yerleştirilmiştir.

Sağda görülen Peder Aubry, uzun saçı ve sakalı, basit giysileri ve sakin duruşu ile kendini dine adamış ve tanrıya kavuşmak adına inzivaya çekilmiş bir münzevi görüntüsünü klasik biçimde yansıtır. Durumu huşu icinde karşılayan pederin sakince başını eğdiği görülür. Oysa Atala’nın bacaklarına sarılmış Chactas pedere göre çok daha içten ve tutkulu bir görünüm sergiler. Atala’nın bedenine gömülmeden önce acı içinde son kez sarılmayı arzuladığını seyirciye vurgular ve eserde etkili bir duygusal atmosfer yaratılmasını sağlar. Chactas’ın koyu teni, uzun siyah saçları, küpesi ve yarıçıplak görünümü yerli doğasından gelen ve batılı seyirci icin “vahşi” sayılabilecek yarı-medeni bir karakter oluşturur.

Mağaranın dışa açılan geriplanında, bir tepe üzerindeki haç, hikayenin dini içeriğini pekiştirir. Mağaranın duvarına yazılmış olan yazı Chateaubriand’ın hikayesinden alınan Atala’nın genç yaşta ölümüne referans veren bir kısımdır: “Bir çiçek gibi soldum, düzlüklerdeki çimenler gibi sarardım”.

Yeni-Klasikçilik akımının önderi Fransız ressam David’in en gözde öğrencilerinden biri olan Girodet, eserde hocasından öğrendiği Fransız akademik tarzına – klasik pozlarda betimlenmiş figürler, pürüzsüz yüzey bitişleri – teknik olarak bağlı kalmış olsa da Yeni-klasilçi tarzda bir eser yaratmamıştır. Yeni-klasikçi eserlerde genellikle kahramanlık ve kendini erdemleri uğruna feda etme temaları işlenir (bknz. Horas’ların Yemini “Oath of the Horatii”, Lictorlar Brutus’a Oğullarının Cesetlerini Getirirken “The Lictors Bring to Brutus the Bodies of His Sons”, Sokrates’in Ölümü “The Death of Socrates” – David) ve karakterler genellikle dirayetli duruşlarda gösterilir. Oysa eserdeki ana figürlerin ikisi de kahraman denebilecek özelliklere sahip değildirler. Atala bir bekaret ve erdem simgesi gibi görünüyor olsa da dini yemini adına tutkusundan vazgeçememiş bir karakter olmaktan öteye geçemez. Chactas ise Atala’yı dini ve tutkusu arasında kalmak durumunda bırakarak erdemli bir kahraman görüntüsü çizmekten oldukça uzaklaşmıştır.

Girodet Yeni-klasikçi özelliklere sadık kalmamanın yanı sıra, dönemin yükselmekte olan yeni değeri Romantizmi – kullandığı konunun duygusal içeriğinden de faydalanarak – eserine dahil etmeyi tercih etmiştir. İnsanın duygularına, kendi iç dünyasına ve doğasına dönşünü vurgulayan Romantizm, eserin hikayesindeki trajedide, kavuşamayan çiftin acısında ve özellikle de Chactas’in yüzü ve beden dili ile vurgulanmis duygusallığında seyirciye yansıtılmıştır.

1800’lerin başında Yeni-klasikçilik ve Romantizm arasında ciddi ölçüde bir geçiş niteliği taşıyan Girodet’nin eseri, aynı zamanda yeni bir dönemin başladığını da seyircisine duyurmaktadır.

Konum: Louvre Müzesi “Musée du Louvre”, Paris
Tarih: 1808
Dönem: 19. Yüzyıl
Akım: Romantizm “Romanticism”

Leave a comment

Your email address will not be published.

You may use these HTML tags and attributes:

<a href="" title=""><abbr title=""><acronym title=""><b><blockquote cite=""><cite><code><del datetime=""><em><i><q cite=""><strike><strong> 

error: Icerik kopyalanamaz!