Blog

İSA İLERİ GELENLER ARASINDA “JESUS AMONG THE DOCTORS” – DÜRER

Genellikle sanat tarihinde İsa’nın Tapınak’ta Bulunuşu olarak adlandırılan konu, Luka İncili’nde betimlenmiş İsa’nın çocukluğunda geçen bir olaydır. İsa 12 yaşında iken ebeveynleri Meryem ve Yusuf ile birlikte Nasıra’dan Kudüs’e Yahudiler’in kutsal günü olan Pesah Bayramı’nı “Passover” kutlamaya gider. Kudüs’ten eve dönüş gününde birlikte yol adıkları grubun içinde İsa’yı bulamayan Meryem ve Yusuf, İsa’yı kaybettiklerini anlar ve Kudüs’e geri dönerler. 3 gün boyunca Kudüs’te İsa’yı aradıktan sonra sonunda onu Küdus Tapınağı’nda* Yahudiler’in ileri gelen dini liderleri ile münazara ederken bulurlar. Yahudilerin ileri gelen hahamları İsa’nın sahip olduğu bilgiler karşısında hayranlığa düşmüşlerdir. Meryem tarafından kaybolduğu için azarlanan İsa annesine şu sözleri söyler: “Neden beni aradınız ki? Babam’ın evinde olacağımı bilmiyor muydunuz?”. Bu sözleri ile İsa erken yaşlarında “Tanrı’nın Oğlu” kimliğini vurgulamakta ve gerçekleşecek mucizelere işaret etmektedir.

Sanat tarihinde birçok ressam tarafından benzer biçimde işlenen hikaye genellikle Tapınak’ı tasvir edip İsa’yı Yahudiler’in ortasına oturmuş veya karşılarında durmuş biçimde onlara ders verirken betimler. Oysa Alman ressam Dürer eserinde bambaşka bir yöntem izlemiş ve İsa ile Yahudiler’i dar bir alana sıkıştırıp yakın planda yüzlere ve ellere odaklanmayı seçmiştir.

Eserin ortasında sarı uzun dalgalı saçları ile dikkat çeken İsa başından yayılan ışık huzmeleri ile kutsal kimliği vurgulanmış biçimdedir. Temiz ve masum bir yüze sahip olan İsa figürü cinsiyeti ayırt edilemeyen, hatta melek bile olduğu düşünülebilecek dünya dışı bir görnüme sahip biçimde resmedilmiştir. Dürer’in bu yönteminin İtalyan Rönesans’ında İsa’yı son derece insani göstermeye çalışan yönteme zıt, Kuzey Rönesansı’nda İsa’yı soyutlaştıran ve ruhani yanını öne çıkaran yönteme paralel biçimde ortaya koyduğu düşünülebilir. İsa’nın bu dünyadışı görünümüne zıt biçimde çevresindeki Yahudiler’in son derece sıradan, dünyevi yüzlere sahip oldukları dikkat çeker. Yaşlanmış yüzleri, biçimsiz burun ve kulakları, kaba saba elleri ile vurgulanmış olan Yahudiler’den özellikle İsa’nın hemen yanında duranın son derece çirkin denebilecek hatlara sahip olduğu görülür. İsa’nın mucizevi görünüşünün vurgulanmasına katkıda bulunan bu görünümlerin özellikle Felemenk ressam Bosch’un (bknz. Dünyevi Zevkler Bahçesi “Garden of Earthly Delights” – Bosch) tuhaf biçimli yaratıkları veya Leonardo da Vinci’nin ucube görünümlü yüz tasarımlarından esinlerenerek yaratıldığı düşünülür. Aynı zamanda Dürer’in yaşadığı dönemde Nüremberg şehrine ve Avrupa’nın geneline hakim olan Anti-Semitik (yahudi karşıtı) bakış açısının da bu tasarımlarda etkili olduğunu düşünmek mümkündür.

Tapınak görünümünden sıyrılarak figürleri siyah bir geriplan üzerine yerleştiren Dürer eserde figürlerin yüzlerine ve özellikle de ellerine yoğunlaşmıştır. Eserin merkezinde yer alan 4 elden İsa’nın zarif ve özenli görünümlü elleri baş ve işaret parmaklarını kullanarak sayı saymaktadır. Bu ayrıntı dönemin teolojik tartışmalarında sıkça izlenen bir yöntem olan argümanların parmaklar ile sayılarak açıklanmasını betimler. Öte yandan İsa’nın zarif ellerine nazaran kaba saba görünümleri ile dikkati çeken Yahudi’nin elleri şaşkınlık belirtir gibi görünmekle birlikte figürün yüzündeki çirkin ifadenin de etkisiyle sanki İsa’nın ellerini itiverecek veya yengeç kıskaçları gibi İsa’nın ellerini tutverecekmiş gibi görünür. Dürer’in bu incelikli betimlemesi ile bu bir çift el eserin konusunu seyirciye aktaran en önemli ayrıntıdır.

Bir yandan İsa’nın argümanlarını dinleyen Yahudiler’in bir yandan da ellerindeki kutsal kitaplara başvurdukları görülür. Kitaptan bir sayfa açarak gösteren ön plandaki adama arka plandaki de karıştırdığı kitap ile eşlik eder. Eserin solundaki figür ise elinde kalınca bir kutsal kitabı tutmaktadır. Bu şekilde Yahudiler’in kitaplarına ve kurallarına nasıl sıkı sıkıya bağlı oldukları vurgulanmıştır.

Soldaki kitabın arasında görünen ufak ayraçta ressamın isminin baş harflerini içeren imzası (AD – Albrecht Dürer) ve eserin tarihi yer alır. Tarihin altında görülen ufak cümle “Opus Quinque Dierum” sözü “Beş Günde Yapıldı” anlamına gelir ve ressamın bu “şimdiye kadar yaptıklarından çok farklı”** eseri ne kadar kısa sürede yarattığını vurgular. Aynı figürün başında da yine bir not görülür. İbranice yazılara benzetilmeye çalışılarak oluşturulmuş bu not dönemin Yahudiler’inin (Fariziler “Pharisees”) Tanrı’nın kurallarını başlarında yazılı bir plaka ile taşımalarına bir göndermedir.

Almanya’da Kuzey Rönesansı’nın etkisi ile yetişmiş olan Dürer, genç yaşlarında İtalya’ya seyahatler yaparak Raffaello, Bellini ve Leonardo da Vinci gibi İtalyan ressamlarla bağlantıya geçmiştir. Bu nedenle İtalyan Rönesansı’ndan da derinlemesine etkilenmiş olan ressam, eserlerinde Kuzey ve İtalyan Rönesansları’nın yöntemlerini başarı ile harmanlamıştır. Söz konusu eserde de yakın plan tasarım, yarı-bedenli figürler ve görünmeyen geriplan İtalyan Rönesansı’nın Dürer’in üzerindeki etkisinin göstergesidir. Öte yandan figürlerin idealize edilmemiş doğal görünümleri (hatta karikatürize biçimde bozulmuş yüz hatları) Kuzey Rönesansı’nın temel özelliklerini yansıtır. Dolayısıyla eser Kuzey Rönesansı ve İtalyan Rönesansı yöntemlerini sentezleyen ve güzelliği çirkinlik ile, gençliği yaşlılık ile doğrudan karşılaştırarak etkili bir kompozisyonla sunmaktadır.

Notlar:
* Süleyman’ın inşaa ettiği Yahudiler’in Kudüs’teki kutsal antik tapınağı
** Dürer’in arkadaşı Pirckheimer’a yazdığı mektupta geçmektedir.

Konum: Thyssen-Bornemizsa Müzesi “Thyssen-Bornemizsa Museum”, Madrid
Tarih: 1506
Dönem: Rönesans
Alt Grup: Kuzey Rönesansı “Northern Renaissance”

2 Comments

Leave a comment

Your email address will not be published.

You may use these HTML tags and attributes:

<a href="" title=""><abbr title=""><acronym title=""><b><blockquote cite=""><cite><code><del datetime=""><em><i><q cite=""><strike><strong> 

error: Icerik kopyalanamaz!