Blog

JÜPİTER VE THETIS “JUPITER AND THETIS” – INGRES

Ünlü Yunan ozanı Homeros’un İlyada (Illiad) isimli destanı, Miken Uygarlığı şehir devletlerinin bir araya gelmesinden oluşan Akha (Achaean) birliklerinin Truva (Troy) şehrini kuşatması ve Truvalılarla 10 yıl süren bir savaşa girmesini konu alır. Fransız ressam Ingres’ın 3.5m X 2.6m ölçülerindeki bu görkemli eseri de İlyada’danın bölümlerinden birinde geçen bir olayı yansıtmaktadır.

Akhalar’ın yenilmez tanrısal bir güce sahip baş kahramanı Akhilleus Truva Savaşı’nda çok önemli bir rol oynamıştır. Kuşatmanın onuncu yılında, Akhalar’ın Truva yakınındaki şehirleri istilası ile esir aldıkları genç kızlardan biri, Chryseis, Akhalar’ın başkomutanı Kral Agamemnon’a, bir diğeri, Briseis, ise Akhilleus’a verilir. Cryseis’in Apollon tapınağı rahibi olan babası kızını fidye ile kurtarmak için Agamemnon’a ulaşıp da aşağılanarak reddedilince, tanrı Apollon’a yalvarır ve Akhalar’ın üzerine ölümcül bir salgın hastalık yayılmasına sebep olur. Bunun üzerine cariyesi Cryseis’i iade etmek durumunda kalan Agamemnon, Akhilleus ile giriştiği kavga üzerine Akhilleus’un cariyesi Briseis’i de zorla onun elinden alır. Agamemnon’un bu haksız tutumundan hoşlanmayan Akhilleus savaştan çekilme kararı alır. Üstüne üstlük bir su tanrıçası olan annesi Thetis’e giderek ondan Akhalar’dan intikam alması için yardım ister.

Ingres’ın eseri hikayenin bu kısmından sonra gerçekleşenleri seyirciye yansıtır. Thetis, oğlunun isteği üzerine baştanrı Jüpiter’e (Yunan Mitolojisi’nde “Zeus”) giderek ondan yardım etmesini ister. Oğlunun uğradığı bu haksızlık karşısında Truvalılar’ın savaşta galip gelmesidir dileği. Thetis’in talebini kabul eden Jüpiter Truvalılar’ın kuşatmada Akhalar’ı püskürterek bozguna uğratmalarını sağlar. Bu durum destanın devamında Akhilleus’un savaşa geri dönmeye karar vermesi ile son bulacak ve tersine dönecektir.

Eserin temel karakterleri olan Jüpiter ve Thetis birbirine oldukça zıt biçimde tasarlanmışlardır. Rölyefli altın basamaklara yerleştirilmiş büyükçe bir altın taht üzerinde oturan Jüpiter, baştanrı olduğunu seyirciye kanıtlarcasına güçlü, heybetli ve kararlı bir duruş sergiler ve tahtında bir mermer heykel gibi dik ve katı biçimde oturur. Geniş omuzları, kaslı, çıplak gövdesi, güçlü kolları ve keskin bakışıyla Jüpiter seyirciye neredeyse tehditkar bir güç sahibi görünüm sunar. Asasına tutunmuş bir eli gücünü vurgularken, diğer eli bulutlar üzerinde rahat biçimde uzanmaktadır. Olimpos Dağı’nın tepesinde oturan göklerin hakimi Jüpiter’in çevresi bulutlarla kaplıdır ve simgesi olan kartal tahtının hemen yanıbaşına konuşlanmıştır. Jüpiter’in bu heybetli görünümü seyirciye otoritenin Jüpiter olduğunu ve yalnızca onun kararı ile her şeyin değişeceğini net biçimde vurgular.

Jüpiter’in bu katı ve keskin hatlara sahip bu görünümüne zıt biçimde Thetis hem daha küçük boyutlarda hem de kıvrımlı hatlarla betimlenmiştir. Bir yılan gibi kıvrılan ufak bedeni Jüpiter’inki ile temas halindedir. Ona yalvardığını seyirce kanıtlayan endişeli yüzü ve diz çöker duruşu sol eliyle uzanıp Jüpiter’i hoşnut etmek istercesine sakalını okşamasıyla desteklenmiştir. Bunun yanısıra Thetis’in Jüpiter’in bacaklarına dokunarak beline doğru uzanmış diğer eli, bacağının üzerine yerleştirilmiş çıplak göğsü ve Jüpiter’in ayak parmağına dokunan ayak parmağı cinsel çağrışımlarda bulunur. Thetis’in Jüpiter’e birçok noktada dokunan vücuduna rağmen Jüpiter Thetis’e dokunmak için en ufak bir çaba bile sarf etmemektedir. Ayrıca Thetis’in gövdesine dolanmış kumaşlar gövdesinin çoğunun açık bırakacak şekilde açılmış, neredeyse birazdan aşağı doğru kayarak onu tamamen çıplak bırakacakmış gibi hareketli biçimde resmedilmiştir. Bu ayrıntı da yine eserdeki cinsellik yüklü görünüme katkıda bulunur. Erotik gücü yüksek eserler (bknz. Türk Hamamı “The Tuskish Bath” & Büyük Odalık “Grand Odalisque” – Ingres) tasarlamayı seven Ingres için bu tasarım hiç de sıradışı değildir.

Figürlerin gerisinde sol tarafta bulutların üzerine uzanmış onları izleyen Jüpiter’in eşi Juno’dur (Yunan Mitolojisi’nde “Hera”). Bu görünüm hikayenin devamında konu üzerine tartışmayacak girecek olan Jüpiter ve Juno’ya dair de bir referans sunar.

Hocası David’in (bknz. Horaslar’ın Yemini “The Oath of the Horatii” & Sokrates’in Ölümü “The Death of Socrates” – David) Yeni-Klasikçi tarzında eğitim almış olan Ingres, hocası gibi çizgi bazlı bir tasarımla çalışmıştır. İdealize edilmiş duruşlarda, dış hatları belirli ve dengeli biçimde titizce tasarlanmış çizgisel figürler Ingres’ın Yeni-Klasikçi tarzını gözler önüne serer. Çizgisel tasarımın yanı sıra renklere de önem veren Ingres, Jüpiter’in soluk kırmızı tonlardaki giysisi ile Thetis’in soluk yeşil giysisinin zıtlığını yanyana sunarken, karakterlerin de fiziksel ve ruhsal zıtlıklarını vurgulamıştır. Ingres’ın fırça darbelerini görünmez kılan pürüzsüz yüzey bitişi esere cilalanmış bir görünüm katar. Çizgi bazlı tasarım ve pürüzsüz yüzey bitişi 19. yüzyılda Fransız Akademik Sanatı’nın (bknz. Akademizm) gelişiminde büyük rol oynamıştır.

Konum: Granet Müzesi “Musée Granet”, Aix-en-Provence
Tarih: 1811
Dönem: 19. Yüzyıl
Akım: Yeni-Klasikçilik “Neoclassicism”

Leave a comment

Your email address will not be published.

You may use these HTML tags and attributes:

<a href="" title=""><abbr title=""><acronym title=""><b><blockquote cite=""><cite><code><del datetime=""><em><i><q cite=""><strike><strong> 

error: Icerik kopyalanamaz!